1980 Eylülü’nün ilk yarısında tuhaf bir olay yaşandı. Gecenin yarısında 12 kişiye telefon edildi ve Kurtuluş Cephesi diye bir gruba katılmaları söylendi. Hemen evlerinden çıkmaları ve kırmızı bir minibüsün onları alacağı söylendi.
Karanlık Kütüphane’de ‘Kütüphane’ kurbanlarından biriyle tanışıyoruz; Kurtuluş Cephesi tarafından kaçırılışını anlatan March. Hikayesinin doğruluğunu kanıtlamak için tutsak edildiği günlerden kalma bir nesneyi kameraya gösteriyor. Bu tür rivayetlerin çoğu gibi, March’ın hikayesi de bir biçimde uyumsuz (absürd) tiyatro oyunlarını, özellikle Ionescu veya Beckett’inkileri andırıyor.
Karanlık Kütüphane’nin başlangıçı bize haberlerden veya belgesellerden tanıdık geliyor: Başka bir ülkede teröristlerin, kurbanların, acılı sağ kalanların ve ölülerin görüntüleri eşliğinde bir işkence ve şiddet hikayesi. Her gün okuduğumuz, gördüğümüz hikayeler bunlar, yine de bunların bizim başımıza gelmeyeceğini biliyoruz. Gerçek olduklarını varsayıyoruz, ama yanıbaşımızda vuku bulmadığında, neyin gerçek olduğunu nasıl bilebiliririz?
Video boyunca March’ın anlatısı (İngilizce) ve muhabirle görüşmesi (Türkçe) arasında gidip geliyoruz. Bu yolla iki alternatif gerçeklik arasında yer değiştiriyoruz.