Hapishane hücresinin giriş kapısını açan ziyaretçi, zeminin bir bölümünü kaldıran bir mekanizmayı harekete geçirmiş oluyor. Zemin, laminattan yapılmış yapay bir yüzey. Kalan laminatlardan bir paket, bir iple sıkıca bağlanmış ve ziyaretçinin kapıyı araladığı anda zemini kaldırmak üzere bir karşı ağırlık oluşturacak şekilde işliyor. Bu ağırlık çok büyük bir gürültüyle zemine düşüyor.
Ziyaretçinin eylemi tersine çevrilemeyen bir eylem. Daha sonra görevli, mekanizmayı başlangıç durumuna geri kuruyor, tıpkı bir fare kapanı hazırlar gibi. Bu yerleştirme kendini etkileşimli bir ses yapıtına dönüştürdü. Eski bir hapishanenin boşluğunun ne kadar maddi olduğunun farkına vardım, geçmişin dehşetinin izlerini ifşa ediyor.
Zemine çakılan ağırlığın gürültüsü bana, yargıcın karar verildikten sonra kürsüye vurduğu tokmağın sesini hatırlatıyor. Burada hücreye giriş yaparak bu sesi yaratan ziyaretçi, ya yargıç ya da sanık durumuna gelmiş oluyor –yani ya hapse gönderilen, ya da başkasını hapse gönderen kişi. Sinop Hapishanesi binasının mimarisi ve Sinop civarındaki doğanın güzelliği beni çok etkilemişti.
Hapishanenin bölümlerinde bir süre geçirdikten sonra bu yapıtı özellikle bu mekan için tasarladım. Boşluk, sessizlik, sürgünde olmak ve tecrit gibi kavramları yankılamak/tekrarlamak istedim.
Bir hapishane hücresinin zeminini evlere uygun bir malzemeyle kaplamak acı verici, aynı zamanda ironikti.