Performansın senaryosu şöyle bir şeydi: “Sultan II. Beyazıt zamanında inşa edilmiş olan ünlü savaş gemisi Göke’nin* mukavva ölçeğinde modeline binmiş ufka doğru sürükleniyorum. Trajikomik batış yerel bir orkestranın eşliğinde olacak.”
Çalışmamda öngörülemeyen estetiklere meydan veren kavramlarla ilgileniyorum. Göke’nin suya girince ne olacağını kimse söyleyemezdi. Deney yine de tatmin edici sonuçlar verdi: Kayık yaklaşık altı dakika suyun üzerinde kaldı ve orkestra çok şevkle çaldı.
*Göke kürekli ve yelkenli, çekdiri sınıfı bir savaş gemisi olup Katip Çelebi’ye göre altı mavna, üstü kalyondu. Bu gökelerde top ve darbzenler bulunuyordu. Kemal Reis ile Barak Reis’in nezaretinde, Sinop’ta 1496’da bir barça/göke inşa edilmişti. Gelibolulu Mustafa Ali’ye göre, 1499’da yapılan iki gökeden her biri 26 m uzunluğunda, 13 m eninde birer mavnaydı ve her birine bin asker yerleştirilmişti. Kemal Paşazade bu göke- leri barça olarak zikretmekte ve kara bulutlara benzediğini, beyaz yelkenleri bulunduğunu, sancaklarının altın yaldızlı bayraklar olduğunu yazmaktadır. (Kaynak: Bostan, İdris, Osmanlılar ve Deniz: Deniz Politikaları, Teşkilat, Gemiler, Küre Yayınları, İstanbul, 2007, s. 139- 141.)